KISA KISA BASEL
İsviçre’de dört resmi dilden biri olan Almanca
şehirde en çok konuşulan dil, onu İtalyanca izliyor.
170binin üzerindeki nüfusuyla şehir Zürih ve Cenevre’den sonra İsviçre’nin en kalabalık üçüncü şehri. 2008 nufus sayımlarına göre halkın %32.3’ü yabancı bir ülke vatandaşlığı taşımakta. Bu orana ek olarak ülkeler arasındaki yakın mesafeyi ekonomik kazanca dönüştürmek isteyen birçok kişi Fransa ve Almanya’da yaşayıp Basel’e çalışmak için günübirlik gidip gelmekte.
Denizi olmayan İsviçre’nin tek limanı da bu
şehirde. Ren nehrini kullanarak Rotterdam’a kadar uzanan bir hatla ülke
okyanusa bağlanıyor.
Basel Karnavalı (Basier Fasnacht) her yıl
şubat-mart arası düzenlenen ülkenin en büyük karnavalı.
Basel de diğer İsviçre kantonları gibi
doğrudan demokrasiyle yönetiliyor. Yanlış duymadınız eski Yunandaki gibi olan
demokrasiden. Şöyle ki: meclis tarafından onaylanmış bir yasanın geçerliliğini
sorgulamak isteyen bir grup eğer yasanın çıkmasından sonraki 100 gün içinde
yasaya karşı 50.000 imza toplayabilirlerse federal bir referandum isteğinde
bulunabiliyor. Bu durumda yasanın kabulü ya da reddi için ulusal düzeyde ve
basit çoğunluk ile karar verilen bir oylama yapılıyor. Federal bir yasaya karşı
sekiz kanton birleşerek de referandum isteğinde bulunabiliyor.
İsviçre belki de küçük bir ülke olmasından
dolayı futbolda uluslararası camiada çok söz sahibi değil ancak FC Basel bir
istisna.istisna. Basel’in ve ülkenin gururu kulüp geçtiğimiz yıllarda şampiyonlar
liginde oynadı ve başarılı sonuçlar aldı.
26 Kantonu Gösteren İsviçre Haritası |
GÜZERGAH BASEL
Hangi ülkeye ait olduğunu bilmeseniz haritaya
baktığınızda Fransa, yok Almanya hmm belki de İsviçre diyebileceğiniz bir
konumda bulunuyor bu şehir. Belki de bu
yüzden havaalanı EuroAirport Basel
Mulhouse Freiburg olarak anılıyor. Yine aynı sebepten şehirde Alman, Fransız ve
İsviçre için üç ayrı tren garı bulunuyor.
Evet işte böyle bir şehirden bahsediyoruz; kültürlerin kesiştiği ve
sınırların olmadığı bir şehir.
Peki hangi rüzgar attı beni Basel’e? Freiburg’ta
Erasmus’a başlamadan taa Türkiye’den kafama koymuştum İsviçre’yi gezmeyi hatta
bunun için bir gezi rehberi bile almıştım. Freiburg’a vardığımda kurs süresince
kullanmak için aylık RegioKarte yani bölge biletlerinden aldım.Bu biletlerin
güzelliği saat 14.00 ve haftasonları büyük bir alanı kapsayan gezilerin
ücretsiz olmasıydı. İçinde sınırın öte yanındaki Basel de vardı. Bir Cumartesi günü
atladık trene 50 dakikalık yolculuğun ardından Basel tren garında bulduk
kendimizi. Basel’di ama hangi Basel’di bu? Evet biz Alman trenlerinin son
gittiği nokta olan Basel Badischer Bahnhof’taydık. Oysa şehir merkezine Fransız
ve İsviçre trenlerinin ortaklaşa kullandığı Bahnhof SBB daha yakındı. Ama biz
de çok uzak olamazdık merkeze sonuçta burada Basel tren garıydı orası da. Şehir
merkezine nasıl gidebileceğimizi sorduk. Tam bilet alacaktık ki ekrandaki sayıları
görünce farkettik, İsviçre’deyiz. Sonra yolculuğumuzun sonuna aralıklarla
göreceğimiz ve her görüşümüzde yine mi diyeceğimiz yaşlı Alman çifte şehir
merkezine kaç dakikada yürüyebileceğimizi sorduk. 20 dakika fena bir süre
değildi. Hem de yol üzerinde Basel’i keşfetme fırsatımız olurdu. Badischer
Bahnhof’tan şehrin merkezine doğru gittikçe yaşam standardının arttığına şahit
olduk. Özellikle de şehrin iki yanını birbirinden ayıran Mittlere Rheinbrücke’den
Grossbasel’e geçince. Eski Basel Grossbasel ve onun çok da iyi anlaşamadığı
küçük kardeşi Kleinbasel’den oluşuyormuş. Bu iki kardeşi de 1225’ten beri Mittlere
Rheinbrücke adlı köprü birbirine bağlıyormuş.Kleinbasel ( Küçük Basel )
abisinin yanında turistlerin ilgisini pek çekmiyor. Belki iki yakayı yıllardır
birbirine bağlayan sandal turu dışında. Bu turun yerel dildeki adı ‘’Fahrimaa’’.
İsviçre Arması |
Basel Kanton Arması |
Biz gelin büyük abiyi, Grossbasel’i keşfe çıkalım. Şehrin müzeleri, belediye binası, katedrali ve önemli meydanları bu tarafta. Basel şehri yürüyerek turlamaya kalktığınızda 1 saat tamamen içinde bitecek bir şehir. Benim 1 saatim yok ya da 1 saat de neymiş canım diyenlere Basel Turist Ofisi 30 dakikadan 1 buçuk saate kadar süren farklı renklere boyanmış 5 ayrı yürüyüş yolu hazırlamış ve bu yollara ünlü Basellilerin isimlerini vermiş. Örnek olarak bunlardan en kısası kırmızı renkli Erasmus yolu ve yol 30 dakikada size şehri anlatıyor.
http://www.basel.com/sites/default/files/PDF/Basel%20Erleben.pdf
Ama şehir şimdi başlıyor. Yürüyüş bu şehir için
kolaya kaçma; asıl hazineyse duvarların arasında saklı. Şehir
Modern Sanatlar Müzesinden |
kültüre
doyacağınız 40 müzesiyle sizi kucaklıyor. Hala doymadıysanız o zaman sıra
müthiş servisler yapan restoranlara davet ediyor. Tabi bunlar şehrin size
sundukları. Öğrenci bütçesiyle bunları yapmaksa malesef hayal. Çıkışında bir Michelin
yıldızlı restorana gidemesek de biz zaten Kunstmuseum Basel yani Modern
Sanatlar Müzesinde yıllardır varolan sanat açlığımızı doyurduk. Michelin
yıldızını da her zamanki gibi çok para kazanıp buralara bir daha geldiğimizde
safhasına bıraktık.
Oturan Palyaço: Pablo Picasso |
Gerçekten dolu dolu bir müze. Eski ikonalardan
Albert Dürer’e, Picasso’dan Dali’ye her çeşit resim var bu müzede. Bu müze
tarihe Avrupa’da halkın ziyaretine ilk açılan müze olarak da geçmiş. Biz burada
3 buçuk saat harcadık. Müzeye kadar gitmiş ve o tabloları görmüşseniz
içlerinden birkaçına hayran olmamanız gibi bir imkan yok. Ama müze yönetimi
bunu da düşünmüş ve bir müze için hayli büyük olan müze dükkanında tabloların
kartpostal üzerine basılmış hallerini tanesi 1 franka satmaya başlamış. Ben de
Picasso’nun Oturan Palyaço’su (Arlequin assis) aldım ve şimdi odamın bir
köşesinden beni izliyor.
Mittlere Brücke’den Grossbasel’e girdiğinizde
yolu takıp ederseniz bir pazar alanı (Marktplazt) sizi karşılayacak. Bu alan aynı
zamanda o kırmızı renkli efsane belediye binasının da (Rathaus) bulunduğu yer. Pazar meydanından devam edince
trafiğe kapalı bir caddeyle karşılaşacaksınız. Burası Freie Strasse ve
Belediye Binasından Bir Görüntü |
Basel’in
alışveriş merkezi. Birçok kafe ve restoran da alışverişten yorulmuşlara derman
oluyor. Bu caddeyi Modern Sanatlar Müzesi’ne gitmek için de kullanabilirsiniz.
Ancak katedrali ve katedral meydanını
(Münster / Münsterplatz) görmek için caddede biraz ilerledikten sonra sola
doğru çıkan küçük yokuş sokağa sapmak gerek. Yokuş dediysek merak etmeyin biz 7
tepeli İstanbul görmüş milletiz. Ve karşınızda katedral. Güzel görkemli bir
yapı ama hiçbir katedral Köln ve Strassbourg katedralleri gibi olamaz. Ama
gelmişken bir görün. İçerde Erasmus’la ilgili bir anıt da var. Hele Erasmus’la
Avrupa'ya okumaya geldiyseniz amcamızın ruhuna bir fatiha okuyun. Katedralin
arkasında turistlerin dinlendiği ve küçük Basel'i fotoğrafladığı Ren Nehri’ne
nazır bir manzara var.
Şehrin bir diğer güzel köşesiyse Büyük Basel
girişindeki Pazar meydanından sağa doğru döndüğünüzde üniversite meydanıyla aranızda
kalan alan. Bu alan da restoranlar, kafeler ve alışveriş için ideal. Üniversite
demişken Basel Üniversitesi İşviçre’nin en eski üniversitesi ve Erasmus’tan
Nietzsche’ye önemli isimlere kapısını açmış.
Belediye Binasından Sahneler |
DİĞER MÜZELER
Bizim bir tek günümüz olduğu ve onun da 3 buçuk
saatini Modern Sanatlar Müzesinde geçirdiğimiz için şehirdeki diğer 39 müzeyi
görme şansımız olmadı. Eğer sizin olursa şehrin diğer en sevilen müzeleri:
Basel Kültürler Müzesi - Museum der Kulturen
Karikatür ve Çizgifilm Müzesi - Caricature
& Cartoon Museum Basel
Oyuncak Müzesi - Spielzeug Welten Museum Basel
Antika Müzesi ve Ludwig Koleksiyonu - Antikenmuseum
Basel und Sammlung Ludwig
http://wikitravel.org/en/Basel
(İngilizce)
http://www.basel.com/en/tourist-information (İngilizce)