Hong Kong, bu ismi duyunca
aklınızda ne canlanıyor bilmiyorum ama çocukken ilk kulağıma çalındığında
keşfedilesi ve merak uyandıran iki kelime idi benim için Hong Kong. Sonraları
Asya için hep tembel davrandığımdan Hong Kong ile ilgili bildiklerim çok
artmadı. Erasmus’ ta aldığım bir derste ağır Alman aksanlı tonton hocamız
bahsetmişti birkaç kez Hong Kong’tan. Yine Erasmus’ta tanıştığım Hong Konglu
bir kız ısrarla Hong Kong Çin değildir diyordu bana. Ha bir de Amerika değişim
öğrencisiyken Hong Kongluların Çin hükümetine karşı yaptığı protestolar ve
okulda asılan kırmızı beyaz bayraklar vardı aklımda Hong Kong’a gelmeden önce.
Çin kültürü, yazısı, yemekleri,
coğrafyası ve insanları, yüzünü hep Batıya dönmüş ve Doğu’yu maalesef unutmuş
olan bir ülkenin çocuğuna ne kadar egzotik gelebilirse ben de böyle hissettim
yolculuğa çıkmadan önce. Doğu’nun saklı medeniyeti Çin coğrafyasına arka
kapıdan da olsa adım atıyordum işte. Marko Polo, Moğolların kurduğu Çin’in Yuan
Hanedanlığı’na 13. yüzyılda yaptığı ziyarette nasıl hissettiyse ben de öyle
hissediyordum, bilgiye aç.
|
Hong Kong'ta Gece Olduğunda |
HONG KONG, kısa kısa
- Hong Kong, kelime anlamı olarak
‘’Güzel Kokan Liman’’ demek.
- Türkiye ile saat farkı yazları
beş kışları altı. Hong Kong’ta UTC+8 saat dilimini kullanılıyor.
- Turistlik ve iş amaçlı gezilerde
3 ay süreyle Türk vatandaşlarına vize uygulanmıyor.
- Hong Kong eski bir İngiliz
sömürüsü olduğundan trafik soldan akıyor.
- Para birimi Hong Kong Doları
(HKD). Öyle adına bakıp ne çakma para birimi demeyin lütfen zira HKD dünyanın
en çok kullanılan sekizinci para birimi. 1 TL yaklaşık 3 HKD.
- Hong Konglular kendilerini Çinli
olarak nitelendirmemeye özen gösteriyorlar. Onlara göre Hong Konglu olmak bir
ayrıcalık.
- Resmi dil İngilizce ve Kantonca.
Kantonca, Çin’de kullanılan Mandarin’den farklı bir dil olarak nitelendiriliyor.
Çin’in güney eyaletlerinde de yaygın olarak kullanılan Kantonca, Mandarin ile
aynı karakterleri paylaşıyor. İkisi arasında yazısal olarak en büyük farksa
Kantonca’da basitleştirilmiş Çin karakterleri yerine eski Çin karakterlerinin
kullanılıyor oluşu. Eski Çin karakterleri kullanan bir diğer yer, Mandarin
dilini kullanmasına rağmen ada devlet Tayvan.
- Ülkede yaklaşık olarak yedi buçuk
milyon kişi yaşıyor. Bunların yüzde doksanından fazlası Çin kökenli, geri
kalanların büyük bir kısmı ise Amerikalı, Avrupalı, Hintli, Filipinli veya
Pakistanlı.
- Kilometre kareye düşen 6bin 554
kişiyle nüfus yoğunluğu en yüksek olan yerlerden birisi Hong Kong.
- Hong Kong bir vergi cenneti,
ülkede vergi oranı yüzde 0. Bu oranla Amerika’da üretilen bir Mac Book’ u ya da
I phone’u Hong Kong’ ta Amerika’nın birçok eyaletinden daha ucuza
alabilirsiniz.
- Ülke adalardan oluşuyor. Ülkeye
adını veren Hong Kong adasının yanında iki yüzden fazla ada ve Çin sınırındaki
küçük kara parçası ülkenin yüzölçümünü oluşturuyor.
- Hong Kong, İngiliz sandığımız farklı
firmaların da merkezi. Bunların başında dünyaca ünlü banka HSBC (Hong Kong
& Shanghai Banking Corporation) ve kişisel bakım ürünleri satan Watsons
geliyor. Dünyanın en iyi Havayollarından biri sayılan ve gururumuz Türk Hava
Yolları ile sürekli rekabet içindeki Cathay Pacific de yine bu ülkeden.
- Makau ile Çin’e bağlı iki Özel
İdari Bölgeden birisi Hong Kong. Özel
İdari Bölge de ne yahu derseniz Çin’in sömürgeleştirilme tarihine inmemiz
gerekir. Makau 16. Yüzyıldan beri Portekizlerce, Hong Kong ise 1842’den beri
İngilizlerce sömürgeleştirilmiş iki küçük kara parçası. Bu bölgelerin ana
karaya geçişi sömürge süreci gibi sancılı olmuş. ‘’Tek ülke iki sistem’’, Mao
Zedong’un ölümü sonrası yönetimi ele alan ve Çin’i dünya pazarlarına açan Deng
Xiaoping’ın Çin’in birleşmesi için 1980lerde ortaya attığı anayasal bir madde.
Buna göre eski sömürgeler Makau ve Hong Kong, ana karaya bağlanacak fakat
kapitalist ekonomilerini ve komünist olmayan yönetim şekillerini devam
ettireceklerdir. 1997’de Hong Kong, Çin ana karasına bağlanırken, anlaşmada
Hong Kong’un elli yıl süreyle kapitalist ekonomisinin devam ettirmesi ön
görülmüştür. 1999’da Çin’e bağlanan eski Portekiz sömürgesi Makau da bugün ana
kara Çin’den çok farklı bir çehre içinde Doğu’nun Vegas’ı ünvanıyla
farklılığını gizlemiyor.
- Muson ikliminin etkili olduğu ve
Tayvan’a nazaran az da olsa tayfunların yaz aylarında sık görüldüğü bir yer
olan Hong Kong ‘u görmek için en güzel zaman Ekim ile Aralık ayları arası.
- Topraklarının sadece yüzde on üçü
ekime müsait olan ülkede tarım ve hayvancılık ülke tüketimin çok küçük bir
kısmını karşılayabilmekte. Bu nedenle sebze, meyve, yumurta, süt ve et ürünleri
ülkede oldukça pahalı. Örnek vermek gerekirse 1 galon sütün (3,78 lt) yaklaşık
3 ABD Doları (yaklaşık 8 TL) olduğu Amerika’dan ithal edilen bir litre süt
burada 10 TL gibi bir fiyata alıcı buluyor. Ülkede üretimin olmaması
Tayland’dan pirinç, ABD’den yumurta ve süt, Türkiye’den kayısı ve incir gibi
dünyanın birçok yerinden birçok ürünün pazarları doldurmasına sebep olmuş.
- Hong Kong nüfus yoğunluğu en
fazla olan ülkelerden biri olsa da topraklarının sadece yüzde 60 ı imara
açılmış, kalan yüzde 40 ise koruma altında.
- ‘’Hong Kong,Çin’’ adıyla Dünya
Ticaret Örgütü (WTO) ve FIFA gibi uluslararası örgütlere Çin Halk
Cumhuriyeti’nden bağımsız olarak üye olabilen bu şehir-devlet dünyanın da
ilgisini çekmiş. 59 Baş Konsolosluk, 62 Konsolosluk, Avrupa Birliği Ofisi gibi
5 uluslararası temsilcilikle, dünya devletleri Hong Kong’a farklı bir önem
atfetmişler. Ülkemiz de Hong Kong’ ta başkonsolosluk düzeyinde temsil
edilmekte.
HONG KONG’TA GEZİNMEK
Havaalanına indiğinizde size bir
zarf vermeye çalışan Hong Konglu görevlileri görebilirsiniz. O zarfı alın ve
kapıdan çıktığınızda diğer görevlilerin zarftan çıkan hediyenizi vermesini
isteyin. Bu Hong Kong’a gülümseyerek girmenize yarayacak küçük bir sürpriz.
Hediyenizi aldıktan sonra şehre nasıl ineceğinize karar verin. Eğer yaklaşık 25
dakikada Hong Kong adası merkezde (Central) olmak isterseniz Airport Express
metro ağına atlayın ve son durakta inin. Benim zamanım var hem de geze geze
göre göre gideceğim derseniz kırmızı boyalı çift katlı havaalanı otobüslerine
binin. Birçok güzergah olduğu için gideceğiniz yere hangi otobüs hattının
ulaştığını havaalanından öğrenin. Airport Express 100 Hong Kong Doları (HDK),
kırmızı otobüslerinse fiyatları güzergaha göre değişiyor ama ortalama 40 HKD.
Hong Kong’ta uzun kalmayı
planlıyorsanız kendinize bir Octupus Card edinin. Bu karta 50 HKD depozito
vererek MTR istasyonlarından ulaşabilirsiniz. Kart size sadece ulaşımda değil
alışverişlerinizde de yardımcı olacaktır. Zira bu kartın geçmediği büfe market
ve dükkan çok az.
Hong Kong’ta ulaşım çok kolay ve
her bütçeye uygun. Ülkede çok gelişmiş bir metro sistemi var (MTR). Metro
sistemi ile gidilmeyecek yerlere ise otobüs ile aktarma yapabilirsiniz. Bunun
dışında kırmızı taksiler İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimize göre çok
uygun. Zaten geceleri metro bittiğinde ulaşım için taksilerden başka alternatif
kalmıyor.
İki katlı eski tramvaylar yavaş
olsalar da yollardalar, Hong Kong’a gidip bir kereliğine denemek olmazsa olmaz.
Star Ferry denilen ada vapuru misali ulaşım aracının, gökdelenlerin ve yeninin
kol gezdiği bu şehirde nostalji olarak adlandırılması pek yanlış olmaz. Star
Ferry ile Central’dan Kowloon’daki Doğu Tsim Sha Tsui (TST) iskesine
ulaşabilirsiniz (Yolculuk yaklaşık 15 dakika).
NERELERİ GÖRELİM? / NELER YAPALIM?
Viktorya Tepesi (Victoria Peak) : Hong Kongluların kısaca the peak
(Tepe) dedikleri Viktorya Tepesi şehrin manzarasının en güzel yakalanabileceği
yerlerden birisi ve belki de en önemlisi. Gece olduğunda gökdelenler ışıktan
mücevherlerini takınıp size kendilerini beğendirme yarışına gireceklerinden
burada olmak için gün batımını bekleyin.
Tepeye taksi, teleferik, otobüs gibi ulaşım
araçlarıyla çıkabileceğiniz gibi bir gece
|
Victorya Tepesi'nden Hong Kong'a Bakış |
yürüyüşüyle de güzel manzaraya kavuşabilirsiniz.
Ben, Hong Kong Üniversitesi’nde başladığım gece yürüyüşünü yaklaşık 40 dakika
içersinde tamamladım. Yol önce dik seyretti ama sonra tepeye vardıkça düz bir
hal aldı. Böyle bir yürüyüş, turist olmaktan usananlara bir Hong Konglu gibi
davranıp tepeye doğru merak uyandıran ama terletici bir hedef koyuyor. Ayrıca
yolda daha önce hiç görmediğiniz tropikal hayvan ve bitkilere de
rastlayabilirsiniz. Yürüyüş yolunda tıpkı benim gibi el büyüklüğünde bir
örümceğe çıplak gözle ilk kez şahit olabilir ve ayrıca 50-60 cmlik dikenleriyle
büyük bir kirpiye benzeyen bir hayvanla karşılaşabilirsiniz. Yolculuklarda öğrenmek
hiç bitmediği için adını bilmediğiniz bu hayvanı arkadaşlarınıza anlatabilir ve
onun porcupine (Dikenli Domuz) ya da
Türkçe ismiyle Oklu Kirpi olduğunu öğrenip bu adı bir daha unutmamak üzere
kafanıza kazıyabilirsiniz.
Turist olmaktan usananlar ve
sakinlik arayanlar, yürüyüş yolundan sonra kalabalık ve iki alışveriş
merkeziyle sarılmış bu tepe için yolu kendinden daha güzel diyebilir. Ancak bu
fikriniz internette dolaşan Hong Kong fotoğraflarının bir benzerini kendi
imzanızı ve bakış açınızı taşıyan bir fotoğraf karesiyle değiştirebilirsiniz.
Bu güzel anı ölümsüzleştirmek için seyir mekanları oluşturulmuş ama siz daha
güzel bir açıya hem de daha yüksekten flaşa basmak için Startbucks ve Seven
Eleven’ın da olduğu alışveriş merkezinin terasına çıkın.
At Yarışları: Sezonun açık olduğu zamanlarda her çarşamba ve
cumartesi günü düzenlenen yarışlar sömürge günlerinden kalma bir gelenek.
Yarışlara gittiğinizde bu ülkede bu kadar çok Beyaz var mıydı diyebilirsiniz.
Beyazların yanı sıra Beyazlaşmış Hong Konglular da yarışların heyecanına ortak
oluyor ve içkilerini yudumlarken arkadaşlarıyla muhabbete devam ediyorlar. At
yarışları 1884’te kurulan ve bugün ülkenin vergi rekortmeni Hong Kong Jockey
Club tarafından organize ediliyor. Yarışlara giriş 10 HKD. Ücretler Octupus
kart ile kapıda ödenebilir. Happy Valley Racwcourse adı verilen yarış merkezine en yakın MTR istasyonu mavi hat üzerindeki Causeway Körfezi.
Stanley Sahili ve Repulse Körfezi: Hong Kong’un gökdelenleri sizi
bir süre sonra boğmaya başlayacaktır. İnsan ve bina yoğunluğundan kaçış için
Aberdeen bölgesi ideal bir rota, şehrin sakin kalmış yüzü burası. Aberdeen semti
birkaç ünlü sahile de ev sahipliği yapıyor. Bunlardan en bilinenleri Repulse ve
Stanley sahilleri. Repulse Sahili, çevresinde otel ve lüks konut alanlarının
bulunduğu doğası güzel bir körfezin içinde yer alıyor. Stanley Sahili ise Hong
Kong’un diğer çok bilinen kıyılarından. Otobüsten indiğinizde Stanley Sahili’ne
giden yola değil de aşağıya doğru inerseniz Stanley Köyü’ne ulaşırsınız. Köyün
sahili, sizi küçük bir Avrupa kentinin küçük kordon boyunda yürüyormuşsunuz
hissini verecek. Köyde ayrıca hediyelik
alışveriş yapabileceğiniz dükkanlar da mevcut ancak ben hediyelik işini
Kowloon’daki Mong Kok ya da Ladies Market’e bırakmanızı öneririm. Buralarda hem
fiyatlar daha uygun hem de çeşit çok. Stanley Sahili ve Repulse Körfezi’ne
birçok farklı otobüs hattıyla ulaşabilirsiniz. Ben Hong Kong Üniversitesi’nden
de geçen 911 numaralı hatla Stanley Köyü’ne varmıştım.
|
Stanley Sahili |
|
Stanley Köyü'nden Deniz |
Yıldızlar Bulvarı (Avenue of Stars): Bruce Lee gibi Hong Konglu
ünlülerin heykellerinin yer aldığı deniz kenarına yapılmış bir yürüyüş alanı. Akşamları ışık gösterisi yapılan mekan bana
kalırsa fazla abartılmış. Yolunuz düşmezse boşuna kendinizi yorup gitmeyin
derim ama illa ki göreceğim ben arkadaş derseniz Doğu Tsim Sha Tsui (TST) MTR
hattıyla ya da Star Ferry’den indikten sonra 5 dakikalık bir yürüyüşle Yıldızlar
Bulvarı’na ulaşılabilirsiniz.
Mong Kok: Şehrin kalbi neresidir derseniz burası diyebilirim. Mong
Kok; Goldfish, Portland, Shanghai , Caddeleri, Çiçek Marketi (Flower Market) ve
Kadınlar Pazarı (Ladies Market) ile canlı hayvandan hediyelik eşyaya her türlü
alış verişin yapıldığı ve gece sokaklarında beliren Filipinli hayat kadınları
ile 24 saat yaşayan bir mekan.
|
Goldfish Market |
|
Ladies Market |
Tian Tin Buda: Dünyanın en
büyük oturan Buda heykelini görmeğe ne dersiniz? Cevabınız evetse dünyanın her
tarafından Budistleri ve turistleri çeken Hong Kong Budizminin en kutsal
mekanına yolculuk için hazırlanın. Yalnız uzayan giden kuyruklar Buda’ya
ulaşmanızı geciktirebilir.
|
Büyük Buda |
Buda’ya 6 kmlik bir yürüyüşle,
teleferikle ya da otobüsle varabilirsiniz. Eğer nemli ve sıcak bir günde
değilseniz yürüyüşü size önerebilirim. Yaz vaktinde Hong Kong’ta olanlar içinse
otobüs ya da teleferik makul. Otobüs durağını biliyorsanız yaklaşık bir buçuk
saatte tepedesiniz. Otobüsle uğraşmam diyenlere ise turistik mi turistik bir teleferiğimiz
var. Çinli bir arkadaşım sayesinde sıra beklemeden ve üstelik çok uygun bir
fiyata bindiğimiz teleferik için sabahın 11inde gördüğüm ve bitmek tükenmek
bilmeyen sırayı size anlatamam. Siz siz olun biletinizi son ana bırakmayın, eğer
bırakıyorsanız da sabahın erken saatinde uyanın ve Buda’nın yüzünü erken görün
aksi takdirde uzun beklemelerden sonra Buda’nın selamını alacak gücü kendinizde
bulamayabilirsiniz.
|
Tapınaklarda Para Yakma
Bu kağıtları yakmak Çin geleneğinde ölmüş atalara para gönderip onların ihtiyaçlarını karşılanmasının sağlanması demek |
|
Po Lin Manastrı'nda Yakılan Mumlar ve Buda |
Tian Tin Buda ya da Büyük Buda
heykeli bir kompleks içinde yer alıyor. Yakşlaşık 500 metrelik sağlı sollu
dükkanlarla kaplı bir alışveriş sokağının ardından sizi büyük bir kapı ve
koruyucu heykellerle bezenmiş bir başka yol karşılıyor. Bu yolda devam
ederseniz Po Lin Manastırı’na, Buda’ya doğru ilerlerseniz de 271 basamklı merdiveni
çıkıp muhteşem manzaraya ulaşabilirsiniz.
|
Po Lin Manastırı |
Kompleks içinde Starbucks, Subway
gibi küresel yeme içme zincirlerinde ya da manastır çevresindeki vejetaryen
restoranlarda ve küçük marketlerde ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.
Çay Müzesi: Orijinal adı Flagstaff House Museum Of Tea Ware olan
müze, farklı çay çeşitleri ve yüz hatta bin yıllık çaydanlıklar ile ilgi çekici
bir mekan. İngiliz koloni mimarisinin
Hong Kong’taki en eski örneği olan Hong Kong Park içinde bulunan bina 1984
yılında Hong Kong Sanat Müzesinin bir kolu olarak Çay Takımı Müzesi adıyla
hizmete açılmış. Müzenin hediyelik eşya bölümü de görülmeye değer. Farklı
çaydanlıkların açık yeşil küçük kutulardaki buzdolabı süsleri sadece 10 HKD. Mavi
hat üzerindeki Admirality durağından indikten sonra üç dakikalık bir yürüyüşle
müzeye ulaşabilirsiniz. Adres: 10 Cotton Tree Drive, Central –Hong Kong Parkı.
|
Müzeden Temsili Bir Çay Takımı |
Lan Kwai Fong (LKF): Hong Kong’un eğlence hayatının kalbinin attığı
yer. Bar, restoran ve gece kulüplerinden oluşan bölgede ister sokaklarda ister
mekanlarda eğlenin. Gece kulüplerine giriş erkekler için 50 HKD’den 300 HKD’ye
kadar çıkarken şansınızın yaver gittiği bir güne rast gelirseniz ücret ödemeden
içeri girebilirsiniz. Yanınızda kız arkadaşlarınızla mekana girmek
istediğinizde onların ücret ödemeden içeri girip size bakarken sizin parayı
hazırlıyor olmanız da Hong Kong’un gece hayatı kültürü. Ağır gece kulüpleri pasaportunuzu görmek
istiyorlar, onlara göre farklı kimlik ya da pasaport fotokopisi giriş için kafi
değil. LKF’e Central D2 çıkışımdan ulaşabilirsiniz.
Mid-Levels: LKF ‘e göre daha sakin ve ağırlıkla hipster
mekanlarının bulunduğu konut ve eğlence bölgesi. Bölge dik bir yamaca kurulduğu
için yürüyen merdivenler yamaç üstündeki mekanları ve evleri birbirine
bağlıyor.
Victorya Parkı: Metropollerde ve Avrupa şehirlerinde görmeye alışık
olduğumuz park kültürü Hong Kong’da da kendini gösteriyor. Causeway Körfezi’ndeki
park, spor yapmaya ya da dolaşmaya gelen Hong Kongluların yanı sıra sadece
pazar günleri izinleri olan ve genellikle çok ağır şartlarda çalışan Filipinli
bebek bakıcılarının da uğrak noktası.
Buralar Yetmedi Başka Nerelere Gidelim?
Benim gitmediğim fakat ilgilinizi
çekebilecek aklıma gelen ilk yerleri yazıyorum:
- Hong Kong
Disneyland
- Ocean Park
- Ten Thousand
Buddhas Monestery
|
Kowloon Sokaklarından |
NE YİYELİM NE İÇELİM?
Birkaç yıl önce Kapitalizmin Kısa
Tarihi adlı bir Fernand Braudel kitabı okurken yemekle ilgili harika bir söze
rast gelmiştim: ‘’Ne yersen osundur’’. Bu söz beni hep düşündürdü, insanları ve
kültürleri algılamaya çalışırken hep yeme içme tarzına odaklandım o günden
sonra.
Çin coğrafyası da insanları yeme
içme alışkanlıkları üzerinden algılamaya çalışan ben için ideal bir gözlem
yeriydi. Pirinç ve makarnanın sofranın yarısından fazlasını oluşturması ve
hayvan ayrımı yapılmadan her türlü etin mideye indirilmesi milyarlarla ifade
edilen bir nüfusun nasıl hayatta kaldığına dair önemli ipuçları içeriyor. Yoksa
hangimizin aklına tavuğun ayağını yemek gelirdi ki?
Asya insanları neden hep kısa,
onları ne böyle yapıyor derseniz yine yemek kültürüne bakmamız gerekir. Az
alabildikleri protein ve karbonhidrat ağırlıklı öğünler onları zayıf ve kısa
ama bir o kadar da çalışkan yapmış. Gerçi bu coğrafyada da fizyolojik
özellikler artık değişiyor. 1.86lık boyumla çok uzun olacağımı düşündüğüm Hong
Kong’ ta boy ve vücut yapısı Türklerin kafasındaki Asyalı insan tipi algısından
farklı. Bunun temel nedeni gelişen ekonomiyle artan öğün sayısı ve yemek çeşidi.
Aslında Hong Kong için gelmek istediğim nokta da işte tam burası. Hong Kong
yemek zengini bir yer, Dünya mutfağını kıyasla ucuza tadabileceğiniz kaç
metropol daha vardır bilemedim. Türkiye’de nadir rastladığımız Çin
restoranları, Hong Kong’un her köşesinde. Bunun yanında Pakistan, Hint,
Tayland, Vietnam, Japon, Kore, Türk, Amerikan, İspanyol, Meksika ve aklınıza
gelmeyen diğer dünya mutfakları emrinize amade. Siz yeter ki yemek isteyin,
Hong Kong size versin.
|
Sokak Lezzetleri |
Ortalama bir mekanda Çin
yemekleri 30-40 HKD arasında gidip geliyor, dünya mutfağı ise restoranın
kalitesine ve cinsine göre bir fiyat aralığında belirleniyor. Ortalama bir
yabancı restoranda fiyatlar bir Çin lokantasından iki ila üç katı kadar daha
pahalı. Neredeyse her köşede farklı tatlara rastlayabilirsiniz ancak illa da
ucuz ama bol çeşitli restoranların olduğu bir adres isterseniz Kowloon’daki
Tsim Sha Tsui (TST) ideal. Burada yine İstanbul Express adlı bir Türk restoranı
da var, memleket hasreti çekerseniz uğrayabilirsiniz. Benim bildiğim diğer bir
Türk restoranı da Lan Kwai Fong (LKF) adlı bar ve parti bölgesindeki Tava
Express.
|
Esnaf Lokantası Tarzı bir Çin Restoranı |
|
Çin Çorbası
Kalın Kesilmiş Makarna, Biftek Parçaları ve Balık Topları |
|
Tayland Yemeği ve Hindistan Cevizi Suyu |
|
Japon Restoranında Ahtapot |
Gecelemeden sonra ya da sabah
erken uyandığınızda ne yersiniz? Sizi bilmem ama bu gibi durumlarda Hong
Konglular Dim Sum mekanlarına akın ediyorlar. Sabaha karşı üç gibi açılan
restoranlar öğleden sonra kapılarını kapatıyorlar. Kantonca ‘’yum cha’’ olarak
adlandırılan ve çay içme anlamına gelen bu yemek kültürü, yeşil çay ile servis
edilen mantımsı atıştırmalıklardan oluşuyor. Eğer domuz eti tüketmiyorsanız
dikkatli olun çünkü domuz ürününün girmediği Dim Sum miktarı çok değil.
|
Dim Sum Çeşitleri ve Çaylar |
Pekin ördeği sadece Pekin’de mi
yenir, tabi ki hayır. 73 yıldır Hong Kong’un en leziz Pekin ördeğini sunan Yung
Kee Restoran LKF bölgesinde. Central metro istasyonundan indiğinizde D2
numaralı çıkıştan LKF istikametine doğru yürüyün, Coach mağazasını geçtikten
sonra yukarı doğru çıkan yolu takip edin soldan ikinci sokağa baktığınızda restoranı
orada göreceksiniz. Restoranda oturup
yemek söylediğinizde fiyatlar al-götür usulüne göre dört ila beş kat daha
maliyetli oluyor. Pilavla beraber servis edilen al-götür Pekin ördeğinin
porsiyonu 60 HKD.
|
Yung Kee Restoranda Dekoratif Amaçlı Asılmış Ördekler |
Tropik meyveler, küreselleşen
dünya ile artık marketlerde yerlerini alıyor ama siz yine de uzun saatler
yolculuk etmiş meyvelerin yerine tazelerini tüketin. Papaya, passion fruit,
mango, duryan, ejderha meyvesi, avakado, krem elma (cherymoya), ekmek ağacı
(bread fruit) bunlardan bazıları. Size tavsiyem duryanı denemek için alırsanız
az bir miktar alın zira ağır kokusu ve jelimsi tadı insanları iki gruba ayıyrıyor:
onun hastaları ve ondan tiksinenler. Ben, izninizle kendimi ikinci grupta
tanımlıyorum.
|
Kowloon Toptancı Meyve Pazarı (Kowloon Wholesale Fruit Market) |
|
Duryan
Yoğun kokusuyla market girişlerinde müşteri bekliyorlar |
DİN / İNANÇ ?
Çin coğrafyasında beni yemek
kültürü ile birlikte etkileyen başka bir konu da inanç sistemi oldu. Semitik
dinler dışındaki din ve inanç sistemleriyle ilgili ne kadar az şey bildiğimi
öğrendim gezimin sonunda. Türkiye’ye dönüp bol zamanımın olduğu ilk anda da
farklı din ve inançlar hakkında en azından giriş seviyesinde bir bilgimin
olması için programlar izledim ve yazılar okudum. Eğer farklı inanç
sistemlerine meraklıysanız, ki bir coğrafyayı anlamak için insanlarının neye ve
nasıl inandıklarını anlamak gerekli, size 2009 yapımı Around the World in 80
Faiths adlı BBC belgeselini öneririm.
Çin inanç sistemine döndüğümüzde
ortada bir dinin var olup olmadığı şüpheli. Bunu hem
kendi gözlemlerim hem de
Çinli arkadaşlarımın bana söyledikleri ile size doğruluyorum. Çin’de dinden
ziyade bir inanışla bütünleşmiş kültür var. Feng şui ve ying yang de temeli hep
eski Çin dinine giden hayatı kolaylaştırmaya ve düzenlemeye yarayan
geleneklerden.
Daoizm denen asıl ve yaygın Çin inancı
pragmatist bir amaçla Tanrı olarak kabul edilen atalardan, eski devlet
büyüklerinden ve hatta Buda’dan yardım istemek üzerine şekillenmiş. Çin inanç
sisteminde binlerce farklı Tanrı’nın var oluşu dinin ibadet yönünü azaltmış ve
faydacı yönünü güçlendirmiş. Tanrılara soru sorma ve bir kutunun içindeki
çubukları salladıktan sonra düşen ilk çubuğa göre (fortune stick) Tanrı’nın cevabını öğrenme
kültürü, aynı ritüelin ay biçimindeki iki tahta plaka ile tekrarlanması ve
tapınak çevrelerindeki fal evleri Daoizmin belirgin özelliklerinden. Daoizm
neden farklı bir din değil ama faydacı bir inanış biçimi bir kez de şöyle
örneklendireyim. Hong Kong’ta gezdiğim bir Dao tapınağında Buda’yı gördüm.
İçimden dedim ki ne alaka şimdi, Buda Dao tapınağında. Bu bana göre camide
İncil havrada Kuran görmekten farksızdı. Aydınlanmak için hemen yanımdaki Çinli
arkadaşıma danıştım. Bana söylediği Daoizmin tüm tanrıları sevdiği ve Daoizmin Çin
coğrafyasında ayırıcı bir güçten ziyade birleştirici bir inanç sistemi olduğuydu
ve bu uğurda Buda da Tanrı kabul edilip ondan yardım istenilebilinirdi.
|
Wong Tai Sin Tapınağından |
|
Tapınak Bahçesindeki İyi Dilek Havuzu
Havuz, kutsal olduğuna inanılan kaplumbağalar
ile dolu. Çin coğrafyasında kaplumbağa
beslemenin şans getirdiğine dair bir inanç var. |
Daoizm’de tapınaklarda ana bir Tanrı ve o Tanrı’ya
eşlik eden küçük tanrılar vardır. Bu inanç sisteminde farklı tanrılardan farklı
şeyler istenir çünkü her tanrının gücü ve yoğunlaştığı alan farklıdır. Tayvan’da gördüğüm harika bir tepe üzerine
kurulmuş olan manastıra iyi bir kazanç için akın edenler iş adamları, tüccarlar
hatta gangsterler ve hayat kadınları idi. Bu tapınağa ticaret ve iş yapan
insanların akın etmesinin sebebi ana Tanrı olarak görülen kişinin eski Çin’de hesap
işleriyle ilgilenmesi imiş. Ben yine duramadım sordum arkadaşıma bu Tanrı’nın
nasıl Tanrı mertebesine ulaştığını çünkü benim gördüğüm elinde değneğiyle duran
ak sakallı dedeydi. Söylediğine göre ak sakallı bu zat Çin hanedanlıklarının
birisinde para ve hesap kitap işleriyle uğraşan ve halk tarafından çok sevilip
sayılan birisiymiş. Bu zat bir gün vefat ettiğinde onu çok seven biri kendi evine
resmini asmış ve ondan işlerinin kazançlı gitmesi için yardım istemiş.
Mahalleli ak sakallı dedenin resmini asıp daha sonra da zengin olan bu adamın
hikayesini duyunca ak sakallı dede Tanrı olup çıkmış. Yani eski Çin’de
yaşasaydınız ve yeterince cömert ve sevilen biri olsaydınız belki siz de Dao Tanrılarından
birisi olabilirdiniz.
HONG KONG’TAN BANA KALANLAR…
Yazımın başında da belirttiğim gibi
bu seyahat benim Uzak Asya’ya ilk ziyaretimdi. Yirmiden fazla ülke görmüş biri
olarak hep Batı’ya gittim, Doğu’yu hep merak etsem de. Hong Kong yolculuğumla
Çin kültürüne ve Doğu’ya arka kapıdan ama kararlı bir giriş yaptım. Hong
Kong’ta bulunduğum süre boyunca birden fazla Çin’in olduğunu fark ettim ve her
yerin Çin olduğunu. Bunu, Tayvan ve Makau seyahatlerimdeki gözlemlerimle de
doğruladım.
Çin yetmedi Dünya’yı bir de
Asyalı gözüyle görmeye çalıştım ve güzel ama yalnız ülkeme bir de Doğu’dan
baktım. İyi ki de yapmışım bunu. Dünya algısı Avrupa ve ABD ile
sınırlandırılmak istenen bir ülkenin genci olarak farklı coğrafyaların gizemini
ve bize katabileceklerini bir daha düşündüm seyahatim boyunca. Çok şey yazdım
zihnime ve harika anılar biriktirdim.
Dünya çok büyük ama birileri
doğduğumuzdan beri bizlere hep daha önce gidilmiş yolların varlığından ve o yolların nimetlerinden söz ediyor. Oysa
biz önümüze konulan yollardan farklı yolları bulmalıyız, kendimiz için kendi yolumuzu çizmeliyiz. İşte
seyahat etmek size bunu sağlar, özgür olmayı ve kendinizi bulmayı. Asya’da
indiğim bu ilk ülke de benim yıllardan beri var olan bu tutkumu daha da fazla
körükledi.
Benim tutkumu paylaşmak
isteyenler Robert Frost’un Gidilmeyen Yol şiirini okuyun ve yolun ikiye ayrıldığı
zamanlarda hayatta neyin fark yarattığının bilincine bu şiirle varın.
gidilmeyen yol
sarı bir ormanda ikiye ayrıldı yolum,
ikisinden birden gidemediğim ve yazık ki
tek yolcu olduğum için üzgün, uzun uzun
baktım görene kadar birinci yolun
otlar çalılar arasında kıvrıldığı yeri;
sonra öbürüne gittim, o kadar iyiydi o da,
ve belki çimenlik olduğu, aşınmak istediğinden
gidilmeye daha çok hakkı vardı; oysa
oradan gelip geçenler iki yolu da
eş ölçüde aşındırmıştı hemen hemen,
ve o sabah ikisi de uzanıyordu birbiri gibi
hiçbir adımın karartmadığı yapraklar içinde,
ah, başka bir güne sakladım yolların ilkini!
ama bilerek her yolun yeni bir yol getirdiğini,
merak ettim geri gelecek miyim diye.
iç geçirerek
anlatacağım bunu ben,
nice çağlar sonra bir yerde:
bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben –
ben gittim daha az geçilmişinden,
ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.
Burak Yazar
12.08.2015