KARADAĞ, kısa kısa
625 binlik nüfusuyla Karadağ, Balkanların en
küçük ülkesi. Başkenti Podgorica olan ülke, Türklere 90 günü aşmayan gezileri için vize
uygulamıyor. Ülke para birimi Euro.
Karadağ Bayrağı Kaynak: Wikipedia |
Karadağ ismi bölgeye, orta çağda kontrolü altında
kaldığı Venedik’in etkisiyle yerleşmiş.
Crna Gora (Karadağ),Yugoslavya döneminde Hırvatistan sahillerine ek
olarak ülkenin en önemli turizm noktalarından biri olmuş. Yugoslavya’nın
dağılmasıyla beraber ekonomisi darbe yiyen ülke, 2000’lerden itibaren Adriyatik
turizminde tekrar söz sahibi olmaya başlamış. Ev sahipliği yaptığı 295 kmlik Adriyatik kıyı şeridinin 72
kmsini oluşturan sahiller ülkenin göz bebeği. Başlıca turizm noktaları Kotor
Körfezi içinde yer alan; Kotor, Perast kentleri ile Adriyatik kıyısında bulunan
Budva ve kuzeyde dağların çevrelediği
Durmitor Milli Parkı.
Kısaca
Karadağ tarihinden bahsedelim.
1499’a kadar Balkanlarda süregelen son monarşi
olmayı başaran ülke, bu tarihten itibaren Osmanlı yönetimine girmiş ve İşkodra sancağına bağlanmışsa da yine Osmanlı yönetimi altında 1514-1528 ve 1597-1614 yılları arası farklı bir
statüyle özerk sancak muamelesi görmüştür. 1852’de Osmanlı’ya karşı
bağımsızlığını ilan eden Karadağ’ın Osmanlı tarafından tanınışı, 1877-78
Osmanlı Rus Savaşı sonrası imzalanan Berlin Antlaşması ile olmuştur. 1916’ya
kadar krallıkla yönetilen ülke, 1. Dünya Savaşı sonuna kadar Avusturya işgaline
maruz kalmıştır. 1922’de savaştan sonra kurulan Sırp, Hırvat ve Sloven
Krallığına dahil olduysa da, 2. Dünya Savaşı sırasında 1941 yılında Mussolini
birlikleri tarafından işgal edilmiştir. İtalya’nın işgaline rağmen 1944’e
kadar Karadağ Krallığı olarak anılan topraklar, Alman birliklerinin ülkeyi terk
etmeleriyle birlikte partizanların yönetimine geçmiş ve Yugoslav Sosyalist
Federe Devleti’nin bir parçası olmuştur.Yugoslavya Federasyonu’ nu oluşturan
altı devletten biri olan Karadağ, federasyonun dağılmasının sonucu, 1992’de bir referandum
düzenleyerek kaderini tayin etmiştir. Müslüman, Katolik ve bağımsızlık
yanlılarınca boykot edilen referanduma katılım % 66 ile sınırlı olsa da
oylamada çıkan %96 lık sonuçla, ülke
federasyon üyesi olmaya devam etmiştir. 1991-1995 arasında patlak veren
Hırvat-Sırp ve Boşnak-Sırp savaşlarında, Karadağ güçleri Sırp ordularının
yanında savaşa dahil olmuşlardır. 2002’da federasyon içinde imzalan anlaşmalar esnek bir
federasyon öngördüğünden adı Yugoslavya
Federasyonu olan ülkenin ismi Sırbistan ve Karadağ olarak değiştirilmiştir.Bu
değişiklikle çalmaya başlayan ayrılık çanları, 2006’da düzenlenen referandumla yeterli olan %55 lik oranın %0.5 aşılarak
%55.5 yüzdenin sağlanmasıyla susmuştur.
Bugün
ülke NATO ve AB üyelik yolunda ilerlemekte.
KOTOR:
SARAYBOSNA-KOTOR ARASI
Saraybosna’da başlayan gün, 10 saatlik
yolculuk sonrası nihayet Kotor’da sona erecekti. 10 saatlik yolculuğa ek 3 otobüs
değiştirmek zorunda kalmamız bizi fazlasıyla yormuştu. İlk iş bir hostel
bulmaktı ve sonra internette rast geldiğimiz bu harika şehri keşfetmeye
başlayacaktık. Saraybosna’dan sonra konaklayacağımız hiçbir yer belli değildi,
14 gecelik bir turun sadece 5 gecesi ayarlanmış gerisi yolda planlanacak
şekilde bırakılmıştı. Başka bir ülkede plansız bir gezi göz korkutsa da, yolda
tanışılan insanların planlarınıza dahil olmasıyla geziniz o kadar keyifli bir hal
alıyor ki. Kotor’da da bu böyle oldu; otobüs istasyonuna indiğimizde elimizde
nereye gideceğimize dair ne bir harita ne de bir adres vardı.
Balkanların en büyük
handikapı İngilizce bilen sayısının çok az olmasıydı o yüzden konuşabildiğimiz
her kişi bizim için altın değerindeydi. İstasyonda tanıştığımız İspanyol bir
kıza nerede kalabileceğimizi sorunca, bize eski şehir içindeki Old Town Hostel’
de konaklamamızı önerdi ve şehrin en yüksek noktasına çıkıp manzarayı
izlememizi tembih etti. Aynı otobüste yolculuk ettiğimiz Portekizli bir karı kocayla
şehirde ne yapacaklarını, nerede kalacaklarını
konuştuk ancak onlar da yeni vardıkları bu şehirde ne yapacaklarını
bilmiyorlardı. Onlara eski şehir yolunda eşlik ettik ve Gezi Parkı olaylarıyla
ilgili sorularını cevapladık. Güzel sohbetin ardından yanlarından ayrıldık.
Hosteli dar sokaklar arasında kaybola kaybola nihayet bulduk, bulduk ama acaba
boş yerleri var mıydı? O gece için yerleri olmadığını söyledikten sonra bize
şehrin iki hostelinden diğeri olan Montenegro Hostel’in yerini tarif ettiler.
Yolda yürürken, burda da yer bulamazsak senaryoları geçiyordu aklımdan; nitekim
burda da tüm odalar doluydu ancak hostelde görevli olan Enis, bize kişi başı 15
euroya bir apartman dairesi önerdi. 8 ve 6 kişilik odaların kişi başı fiyatının
vergilerle birlikte 13 euroya denk geldiğini öğrenince apartman dairesini seve
seve kabul ettik.
Yolda hiç tanımadığımız insanların katkılarıyla
oluşturduğumuz bu plan bizi şehrin ortasında ucuza kiralanan bir apartman dairesinde
yatırdı. Ucuza diyorum çünkü ertesi gün eski şehrin sokağında karşılaştığımız
Portekizli çift, şehrin dışındaki bir apartman dairesine 50 euro verdiğini
söyledi, onları üzmemek için kaldığımız fiyattan hiç söz etmedik.
KOTOR’U KEŞFETMEK
Kotor, büyük şehrin temposundan sıkılanlar ve
deniz kum güneş üçlüsüne alternatif bir
tatil arayanlar için tam anlamıyla bir cennet. Dar sokakları, Venedik mimarisi
yapıları, kiliseleri ve şehri sarmalayan o harika deniziyle bu şehir
Adriyatik’in parlayan turist merkezlerinden biri. Bu nedenledir ki şehirde duymadığımız dil
kalmadı ve tabi ki Türkler yine buradaydı.
Venedik Kalesi |
Adriyatik gemi turları son yıllarda
giderek daha da popülerleşiyor, Türkler de bu trende uyum sağlıyorlar. O gün
şehre yine büyük bir gemiyle gelen Türk kafilesine eski şehirde rast geldim ve
turlarına 10 dakika kadar dahil oldum. Daha önce yapılarının tarihi hakkında
çok da düşünmediğim Kotor hakkında bu turla farklı bilgilere ulaştım.
Tepelerden manzara Kaynak: tripadvisor |
Kotor’da
eski şehir içindeki gezilecek görülecek yerler şöyle: St Tryphon's Katedrali, St
Nicolas Kilisesi,Denizcilik Müzesi. Ama buraları içine girip de
saatlerinizi alacak yapılar olarak düşünmeyin, zaten Kotor’a bunun için
geldiyseniz yanılmışsınız. Siz tarihi, müzeyi, kiliseyi bir yana bırakın ve
büyük şehrin yorgunluğundan arının. Bunu da eski şehrin huzur verici mekanlarında harika bir müzik eşliğinde
yemek yiyerek, bir şeyler içerek ya da dibini seyre dalarken kulaç atmayı
unutabileceğiniz masmavi denizde yapabilirsiniz.
Ara sokaklar |
Eğer Kotor körfezini tepeden görmek
isterseniz, yaklaşık bir saatinizi 1350 basamaklı bir yolculuğa ayırın ve harika manzarayı şehrin tepesindeki
kaleden seyredin. Eski şehirden başlayacağınız tırmanışın ücreti 3 euro.
Kotor harika bir denize sahip olsa da
Türkiye’den alışkın olduğumuz ince kumlu plajlar burada yerini taşlara
bırakıyor. Bu taşlar deniz başladığında kendini daha büyük taşlar ya da
kayalara teslim ediyor ki bu denize kıyıdan girmeyi tehlikeli bir hale sokuyor.
İskeleden suya atlamak en kesin çözüm, yoksa benim gibi ayağınızı kesebilir ve
birkaç gün acısına katlanmak zorunda kalabilirsiniz.
BUDVA
Kotor - Budva arası ve her 20 dakikada bir
kalkan minibüslerle ortalama yarım saat sürüyor ve bagaj hariç yolculuk ücreti
3 euro. (bagaja vereceğiniz her bir çanta için 50 centlik bir ücret alınıyor) Kotor’da
otobüs istasyonunda başlayan yolculuk, Budva’da şöforün sesiyle sona eriyor.
İngilizce konuşan birini bulmak çok zor
olduğundan gide gele birkaç kelime öğrendiğim ya da öyle sandığım balkanlarda
yoldan birini çevirip şehir merkezi için ‘centar’ diye sordum. Sırbistan’dan itibaren
yol sorduğum kişilerin tariflerinden sonra yolu anladığım için bana bravo
dediklerini düşündüğüm ‘prava’ yı yine laf arasında duydum. Siz siz olun benim
yaptığım gibi yolu anladığınız için sizi tebrik ettiklerini düşünmeyin.Birkaç
kişinin beni ‘tebrik etmesinden sonra’ el hareketlerinden ‘prava’ nın dümdüz git olduğunu çözmem,
aklıma geldikçe hala tebessüm etmeme sebep güzel bir anı.
Eğer Budva’ya bizim yaptığımız gibi Kotor’dan gelirseniz,
otobüsün sizi bıraktığı yerden merkez yani eski şehir için önce sağa, ordan 500
metre ilerledikten sonra tekrar sağa ve ‘prava’ gidin, ta ki eski şehrin
kalelerini görene kadar.
Budva’da konakladığımız yeri Montenegro
Hostel’de tanıştığımız Enis ayarladı ama bu sefer patronunun Budva’daki
hostelini arayarak. Montenegro Hostel, Kotor, Budva ve Podgorica’da hizmet
gösteriyor. 8 kişilik oda Kotor’da vergiler dahil 12 euro iken, Budva’da 13 euro. Temiz ve konumu itibariyle merkezi
bir yerde, Karadağ’da hostelde kalmayı planlıyorsanız aklınızda bulunsun.
Budva panoroma |
BUDVA’YI KEŞFETMEK
Budva, Karadağ’ın en önemli yaz turizm
merkezlerinden biri. Birçok yabancı turiste de ev sahipliği yapan şehir çılgın
gece hayatıyla ünlü. Gece kulüplerinin ünü tüm balkanlara yayılmış, ancak siz sakin
bir gece geçirmekten yanaysanız eski şehir çevresinde ve içinde çok güzel
kafe-barlar bulunuyor.
Rehberlerde yer alan fakat Budva için gitmeye
değer bulmadığım birkaç gezi noktasını buraya yazıyorum, gidip gitmemek size
kalmış. Holy Trinity Kilisesi, Saint Sava
Kilisesi, Saint John Kilisesi, Arkeoloji Müzesi.
Budva’yı anlatıp da yanı başındaki Sveti Stefan’dan bahsetmeden olmaz.
Sveti Stefan adası ve sahiller Kaynak: tripadvisor |
1954’te
Yugoslav dönemiyle otellere tahsis edilen ada, bugün Singapur menşeli lüks otel
grubu Amanresorts’un kontrolü altında. Öyle ki; eğer otel
müşterisi değilseniz ya da adaya rezervasyonu yapılmış bir öğle ya da akşam
yemeği için gelmediyseniz girişiniz mümkün değil. Ancak adayla kara arasındaki kuzey ve güney
sahillerini kullanabilirsiniz fakat bunu da ücretsiz sanmayın; kuzey sahilinin
giriş ücreti 2012’de 50 euro olarak belirtilmiş. Sadece sahile giriş için 50
euro ücret istenildiği adadaki Aman otelinin fiyatlarını merak edip araştırdım
ve gecelik konaklamanın 910 Eurodan başladığını öğrendim, gerisini siz düşünün.
Balkanlarda
aklınıza gelebilecek her şeyin Türklerle uzaktan ya da yakından bir ilişkisi
vardır. Bu yargı Karadağ’ın dünya zenginlerini ağırlayan ada-şehri Sveti
Stefan’da da değişikliğe uğramadı. 15.yy da Adriyatik kıyıları Türk akınlarıyla
sarsılırken, Kotor Koyu fethedilmesi en güç bölgelerden biri olmuştu. Bunda,
koyun coğrafi yapısı ve dağlardan inen eşkiyaların direnişi neden olmuştu. Türk
donanması Kotor’a vardığında yine bir eşkiya güruhu olan Pastroviçler,
Türklerin mağlubiyetinde etkin rol oynamışlar. Türkler bir süreliğine de olsa
pes edip geri döndüklerinde Pastroviçler , bugün Sveti Stefan olarak anılan
yerde bulunan adaya taş duvarlar inşa ederek koyu olası saldırılara karşı
koruma görevini üstlenmişler. Pastroviçler’in bu yardımına karşılık kilise
onları onurlandırmış ve koruyuculuğuna, Saint Stefan adlı rahibi atamış. Kentin
koruyucusu olan Saint Stefan bu tarihten itibaren adayla özdeşleştirilmiş ve
ismini adaya vermiş.
YEME İÇME
Karadağ, Adriyatik denizinin kıyısında bir
ülke olarak zengin bir deniz kültürüne sahip, restoranlarda birçok farklı ürün
tadabilirsiniz.Bunun yanında domuz eti ülkede çok sık tüketiliyor, fakat bazı
restoranlar ürünlerinde sadece kuzu ve sığır eti kullanıyor. Eğer domuz eti
yemiyorsanız, tüm balkanlarda geçerli anahtar kelime ‘bez svinsko’ yani domuz
eti içermeyen.
Rakija(rakiya) tüm balkan coğrafyasının milli
içkisi. Ceviz, böğürtlen hangi aroma ararsanız var rakijalarda. Türk rakısı ve
Yunan uzosundan farkı rakiya’nın üzümden, erikten ya da az olsa da daha farklı
mevyelerden; rakı ve uzonun ise anasondan yapılıyor olması.
GECE HAYATI
BUDVA
Karadağ sahillerinden özelikle Budva, yabancı
turist sayısıyla da orantılı olarak canlı bir gece hayatına ev sahipliği
yapıyor. Yalnız aklınızda bulunsun bu ülkede sezon haziran sonunda başlıyor;
yani mayıs ve haziran başlarında o çok ünlü gece hayatını tadamadan eve
dönebilirsiniz.
Trocadero,
Miracle Lounge şehirde bulunan en ünlü gece külüplerinden.
İçkinizi yudumlayacağınız sakin bir yer
arıyorsanız, şehrin içindeki kafeler ideal. Bunların yanında iskeleye gidip
deniz ve mehtap eşliğinde şarabınızı yudumlamak da başka bir alternatif.
KOTOR
Budva ile kıyaslandığında Kotor, sakin bir
gece hayatına sahip; eski şehir içinde ve çevresindeki mekanlar daha romantik
ve sakin. Eski şehirden çıkınca sağa doğru 1 km yürüyünce alışveriş merkezini
geçtikten sonra sol tarafta denizin içinde ama etrafı kısmen sarılmış bir havuz
var; gece yerli-yabancı gençler burada toplanıyor, kimi müzik eşliğinde kafa
dinliyor kimi geceye aldırmadan havuz parti yapıyor.
KARADAĞ’DAN NOTLAR
Hırvatistan’ın AB’ye girmesi biz Türklere çok
da yaramadı çünkü bu ülkeye girmek için artık vize gerekiyor. Eğer yeşil
pasaportunuz ya da geçerli bir Schengen vizeniz varsa, Mostar’dan çok sık
kalkan Dubrovnik otobüslerine atlayın ve bu şehri gördükten sonra Karadağ
sahillerine doğru yol alın. Ben bu geziyi vizesiz tamamlayacağım derseniz;
Bosna’dan Karadağ ‘a geçiş için en güzel rota Mostar’dan sonra Herzeg Novi’ye
ulaşmak. Buralara kadar gelmişken, ülkenin başkenti Podgorica’yı da göreyim
derseniz karar sizin ama benim Karadağlı arkadaşlarımdan duyduğum şey şu:
‘There is nothing to do in Podgorica when it is summer’ yani yazın Podgorica’da
yapılacak bir şeyin olmadığı. Çok küçük bir ülke olan Karadağ’da başkentliler,
yaz ayları boyunca iş çıkışları yarım saatlik bir yolculuktan sonra kendilerini
ülkenin sahillerine atıyorlar. Dolayısıyla gerçekten de başkentte yapacak pek
bir şey kalmıyor ama dediğim gibi karar sizin.
Karadağ içinde ya da Bosna-Karadağ,
Karadağ-Arnavutluk arasında bineceğiniz otobüsler Türkiye standartlarıyla
karşılaştırıldığında hayal kırıklığı yaşatabilir. Şehirler arası otobüsten çok
dolmuşa benzeyen bu araçlarda sürekli bir sirkülasyon söz konusu, aracın ineni
bineni eksik olmuyor. Bundan da öte koltuklar eski ve bazılarıysa kırık.
625 bin nüfusuyla ve yüz ölçümüyle Balkanların
en küçük ülkesi olan Karadağ’da Sırp ve Karadağlılarıın yanında ülkenin
özellikle doğu kısmında Müslümanlar yaşamakta. Ulçine (Ulcinj) %70 lik Arnavut
nüfusuyla, Karadağ’da en çok Müslümanın yaşadığın şehir. Kosova ve Arnavutluk
sınırında bulunan Plav adlı kent zamanında önemli bir Türk nüfusa ev sahipliği
yapmış. Türkiye’ye göç eden bu Türkler eski topraklarını görmek için son
yıllarda Karadağ’a daha sık gelmeye başlamış.
Küçük ülke posta pulları her zaman koleksiyonerlerin
aradığı parçalardan olmuştur, bu sebeple Karadağ pulları koleksiyonleri
cezbediyor. Eski paralara meraklıysanız, Kotor’da otobüs istasyonuna giderken
karşınıza çıkacak pazar, kalenin altında konumlanmış ve içerdeki bir dükkan
antika malzemelerle birlikte eski para da satıyor. Burada, eski bir Yugoslav
parasına 2 euro vermiştim, daha sonra 3 tane Yugoslav parasını, Makedonya’da
200 Makedon Dinarına yani 3 eurodan biraz fazlaya almıştım. Eğer eski paraya
meraklıysanız ve Makedonya , Bosna ya da Kosova’yı ziyaret edecekseniz, bu işi
bu ülkelere bırakın. Bu pazarda ayrıca taze sebze, meyve, süt ürünleri ,
mantar; köy üretimi şarap; envai çeşit rakiya
bulabilirsiniz.
Yugoslavya’nın 1992’deki dağılma süreciyle ülke
Sırbistan ile federasyonda kalsa da para birimi olarak Alman Markı’nı kullandı,
daha sonra da euroyu para birimi olarak ilan etti. Para biriminin euro olması
sizi korkutmasın çünkü fiyatlar Türkiye’ye yakın; hatta çoğu zaman Türkiye’ye
kıyasla daha ucuz.
Kotor körfezi birçok küçük şehre ev sahipliği
yapıyor. Bu şehirler, haşmetli dağları ve masmavi deniziyle harika bir manzara
oluşturuyor. Arabayla seyahat edecekseniz yolda sık sık durmak için bir bahane
bulacaksınız; eğer otobüsle yolculuk yapıyorsanız da sol pencere kenarı manzara
için ideal.
İŞİNİZE YARAYACAK BİRKAÇ KELİME
DA: evet
NE: hayır
ZDRAVO: merhaba
HVALA: teşekkürler
MOLIM: lütfen
DOBRO: iyi
GDE JE... :
.... nerede?
LEVO: sol
DESNO: sağ
PRAVO: dümdüz git
AERODORM: havaalanı
ZELEZNICA STANICA: tren istasyonu
AUTOBUSKA STANICA: otobüs istasyonu
DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN:
Bir sonraki durak: ARNAVUTLUK
TİRAN: Bir acayip başkent.
Burak Yazar
13.07.13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder